Çayırova Belediyespor Basketbol Takımı bugün ligin en altındaki takıma mağlup oldu. Yenmek, yenilmek sporda var. Önemli olan ikisini de sindirebilmek. Alınan yenilgiye takılmadığım gibi, son çeyrekte oynadığımız oyunla maçı kazansaydık, bu da benim için çok kıymetli olmayacaktı.
Ancak yine de son çeyrek adına söylemek istediğim, altını çizeceğim nokta belki de hem maç için hem de bu yazı için NOKTA niteliği taşıyabilir.
O zaman bu konuyla başlayıp, yazının önemli kısmından kurtulayım. 3 çeyrek boyunca rakibe rahat bir oyun oynatan, potaaltı ve 3 sayılık hücumda rakibe kolunu kaldırmayan, gittiği bilmem kaç hücumdan boş dönen, top kaybeden temsilcimiz 26 sayı farkla geriye düştü. Son çeyrekte ki oyunuyla bu farkı kapatmakla kalmadı neredeyse maçı kazanacak bir skor ortamı oluşturdu.
Peki bu ne demek?
Çayırova Belediyespor sadece tek çeyrek oynayarak dahi maç kazanacak kalitede bir takım.
Biz neye kızıyoruz?
3 çeyrek maçın ve rakibin ciddiye alınmamasına...
3 sayılık atış becerisi olan Serhat'ın, Diante'nin, Green'in, Oğuz ve İlkan'ın aynı anda sahada olup 3'lük denememesine...
Bütün rakiplerin bize karşı 3'lük sayı başrolüne bürünüp , bizim 3'lük atışa savunma yapmayışımıza...
En önemli konu ise play off maçlarına ramak kala bizim fiziksel durumumuz, form durumumuz ve oyun şeklimiz ne durumda?
Aslında hafta içi yapılan antrenmanlarla ilgili sahip olduğum bilgi ile bu maçta ortaya koyulan performans eşdeğer değil.
Haftaiçi antrenmanlardaki performansın Yüzde 5'ini sahaya yansıtsak bugün Konya 30 sayı fark yiyerek evine dönerdi.
Bu da bir çözülmesi gereken sorun.
Kaptan Serhat Uğur, Ankara'da maç öncesi ısınırken 17 3 sayı denemesinin 14'ünü sayıya dönüştürdü. Maçta yarısını atsam süper olur dedi. Bırakın Serhat'ı,takım halinde yarısını atamadığımız Ankara'nın ardından bugün kendi evimizde de 26'da 6 üçlük istatistiğini elde edebildik.
İşin kötü tarafı bu sorunları belki ligin ilk yarısının sonunda gündeme getirip çözüm arama sürecinde olmalıyken, play off kapısının dibinde nelerden bahsediyoruz.
2 haftalık bir zamanımız var... Mersin maçıda son durumumuz için önemli bir antrenman maçı nitelği taşıyor. Ligin son haftalarında oynanan maçlarda takımların performansları da ilginç. Final Yalova'da seyirci baskısına karşılık müthiş direnç ortaya koydu. Balıkesir evinde öyle.. Hatta Haremspor zirvedeki sigortam'a kafa tuttu. Orman devleşti. Konya'da kendi evimizde öyle bir kafa tuttu ki, kopardı aldı maçı.
Ama tüm bu örneklerin dışında bizim maçın ayrı bir durumu var. Bizim maçlarda rakibin ekstra üstünlüğünden çok, bizim sahada yaptıklarımız yada yapmadıklarımız bizi sıkıntıya sokuyor. Yani bizim kendimizden kaynaklı sıkıntılarımız var.
Koç Şemsettin Baş, Ankara'da başlayıp Konya maçı sonuna kadar Enes Bayraktar'a bağırmaktan ses telleri parçalandı. Ama oyunda tutmaktan vazgeçmiyor. Sebo hangi maçta oynayacak hangi maçta bençte hangi maçta tribünde olacak çok iyi hesaplanmıyor. Tolga takımın arkasını önünü toparlarken, sakatlıktan henüz çıkan Ercan deneniyor. Oğuz Savaş son haftalarda tam kendini buldu derken nazara geliyor. Green'in 3 sayılık girişimlerinde cimrilik yapması İlkan Karaman'ın da cömertce bu atışları kullanması istatiğimizi derinden etkiliyor.
Aslında gerçek olan bir durumtespiti varsa o da şu... Zayıf rakipler bize karşı ekstra motive ile sahaya çıkıp ekstra bir oyun sergiliyor ama biz de güçlü rakiplere karşı ekstra savunma yapıp, ekstra sayılar üretiyoruz.
Bunu niye yazdım? Şimdi gidip Mersin gibi ligin güçlü bir ekibini evinde mağlup edip, play off'ta daha önce yenilmediğimiz Iğdır, Final gibi bir takımla eşleşirsek yine bir tehlike bizi bekliyor. Motivasyon tehlikesi... Bu lig bize şunu gösterdi. Ligde kötü takım iyi takım yok. Gününde olan takım var.
Bizim o gün iyi bir günde olmamız için ne gerekiyor?
Maça iyi başlamak...
Takım oyunu disiplininden kopmamak...
Bireysel olarak öne çıkmaya çalışmamak...
Sahada en uygun beşle mücadele etmek...
Oyuncu dinlendirmek adına bençe alınan oyuncunun yerine sokulan oyuncuya dinlendirici piyon özelliğinde görmemek...
Gereksiz 3 sayı girişimlerinden çok boyalı alanda oyun oynamak, sayı üretmek...
Sert savunmayı geriye düşünce yada son çeyrekte değil maç geneline yaymak...
Rakibin 3 sayılık atışlarına savunma yapmak...
Geriden gelip rakibi yakalayınca maçı rölantiye almamak...
Maçı kendi evimizde oynuyorsak elektrik kesintisine çözüm bulmak...
Saygılarımla...