Büyamin Çiftçi, Çayırova Belediyesi'nde başkanlık makamına oturduğu günlerde "İşi zor" dedim...
"Çok çalışması, çok düşünmesi, çok beyin yorması lazım" dedim.
Neden?
Çünkü önceki dönemden yüksek bir çıtada görevi devralmıştı... Bu çıtanın üzerine çıkması kolay değildi.
Bakalım ne düşünecek, ne planlayacak, nasıl bir beyin fırtınasıyla Çayırova'nın mevcut hizmet çıtasını üst seviyeye çıkaracaktı... Caddeler ışıl ışıldı, gecesi olmayan kent deniliyordu... şelale park tüm görkemiyle görsel bir şölen yaratıyordu. Sosyal tesisler vatandaşın hem hem cebine, hem midesine ayrı bir keyif yaşatıyordu... Kocaeli'nin en büyük iki kültür merkezi ilçede yapılmış ve sanat, kültür dolu günler yaşanıyordu. Yüzme havuz ve kapalı spor salonunda, Kuştepe ve Şekerpınar Stadlarında spor dolu günler vardı...
Bünyamin Çiftçi'nin adeta SÜPERMAN olması lazım ki bu çıtayı atlasın... Uçması lazımdı... Ya da bir yol daha vardı ama SÜPERMAN olmaktan daha zordu...
Devlet Hastanesini, Kent Meydanı'nı yapması lazımdı... Çayırova'nın belediye kuruluş tarihinden bugüne dek görev yapan tüm belediye başkanlarının seçim vaadinde ve beyannamesinde yer alan bu iki dev hizmetin yapılması bir tarafa bırakın kazması dahi vurulamamıştı...
Ama benim bu yazımda altını çizmek istediğim konu taş, beton yığınları değil... Onlarda lazım..Evet ihtiyaç... Ama insan ihtiyacı... Bu kentte sadece insan yaşamıyor... Tüm belediye başkanları engellilere, hastalara, ihtiyaç sahibi insanlara seferber...
Bu konuda bölgemiz belediye başkanlarının hiçbirini eleştiremem...
Hepsi Ramazan Ayı'nda kumanya dağıtıyor, sıcak yemek dağıtıyor... Koronovirüsün en azgın olduğu dönemlerde hepsi karantina altındaki insanlara seferber oldu...
Ama bu Bünyamin Çiftçi biraz farklı geliyor bana... Tarzındanmıdır, inanlığındanmıdır çözemedim...
Sanki beyni ile kalbini tek organ yapmış...Kalbiyle düşünüp, kenti kalbiyle yönetiyor gibi görünüyor bana...
Tabi bu cümlelerin altını dolduracak veriler yazmak lazım...
Belediyelerin vatandaşlara dağıttığı kumanya kolisinde neler var?
Nohut, kuru fasulye, bulgur, pirinç, makarna, un, tuz, yağ, salça... Bazıları daha detaylı hazırlıyor bu kolileri...İçine, peynir, salam gibi bazı kahvaltılıklarda koyuyor... Bölgemizde ve Türkiye genelinde yoğun bir sayıya sahip olan çölyak hastaları bu ürünlerden bir tekini dahi yiyemez. Belediyelerin verdiği bu kolileri ya başka birine veriyorlardır yada almayı kabul etmiyorlardır... Unları, makarnaları glutensiz olmak zorundadır, kefir ve evde mayalanmış yoğurt dışında peynir, kaşar, market yoğurdu gibi tek bir süt ürününü tüketemezler...
Benim bu bölgede glutensiz kumanya kolileri dağıtan Çayırova Belediyesi dışında başka bir belediye bilmiyorum... Duymadım... Varsa da eksikliğimdir...
Bütün belediyeler sokak hayvanlarına yaşam alanları yapmaya çalışıyor... Hepsi kuru ve yaş mama dağıtıyor..Kısırlaştırma hizmetleri veriyor... Suyunu veriyor... Ama şu detaya rastlamadım... Köpeklerin kedileri boğarak öldürdüğü hatta parçaladığı malum... Ne yazık ki doğasında ve yaşam gerçekliğinde bir durum. Bazı büyük köpekler daha küçük köpeklere, yavrulara saldırıyor. Hele kedi kulübeye girmişse köpeğin işide kolaylaşıyor. Köpeklere yönelik saldırılarda olabiliyor...
Geçen gün evimin bulunduğu sokakta gerek köpek saldırısından gerekse araba çarpmasından 4 kediyi elimepoşet geçirip çöpe taşıma durumunda kaldım..Bazı sokak hayvanları gece araba altında geceliyor. Sabah araç sahibi direk arabasını çalıştırıp tekeri döndürdüğünde de maalesef acı sonlar olabiliyor...
Çayırova Belediyesi işte bu durumlar için kafesli kedi evleri uygulamasını başlattı. Pilot bir uygulama. Hayvan güvenliğini sağlamak için bu pilot uygulama sonuç vermezse farklı bir düşünceyi hayata geçirecek...
Bünyamin Çiftçi, her belediyenin yaptığı işi yaprken bir de "Yok artık" dedirtecek bu detaylarla hem insana hem hayvana dokunuyor... Sanki belediyeyi beyniyle değil de vicdanıyla, merhameti ile yönetiyor...
Valla benim dünya görüşümde her canlının yaşama hakkı var...Herkes gibi hayvanlarında çocuklarına düşkünlüğü var... Bir kedi yavrusu öldüğünde saatlerce başından ayrılmayıp gözyaşıyla yavrusuna bakan kediler, köpekler gördüm... Bir anne kedinin yavrularını sevmek için dahi yaklaşan insana tıslaması, güvensiz gördüğü yerden tek tek ağzıyla başka bir güvenli noktaya taşıması bir yaşam mucizesidir... Belediye başkanları insanların acılarını paylaşıyor. Taziyelere gidiyor... Ama bir anne kedinin acısını paylaşmak, ondan sorumlu olmak, kedilerin, köpeklerin acı yaşamaması için kentinde önlemler almak...GERÇEK BİR ŞEHR-İ EMİNLİKTİR...Bu konuda Çiftçi'nin ince düşüncesi, duygusal uygulamaları bende de takdir uyandırıyor...
Mühendis olunabilir, kent planlayıcısı olunabilir, doktor, mimar olunabilir... Ama önce vicdan ve merhamet sahibi olmak gerekir...
Bir futbol maçında yüzlerce kişinin aynı anda 90 dakika küfür ettiğine şahit olan Çiftçi, annelerin, kız çocukların, ablaların, sporcu eşlerinin yerine kendini koyup farklı bir güzergaha girmesi de ayrıca ince bir zeka... Basketbol takımını kurup bayanların spor müsabakasında tribünde keyifle oturmasını sağladı... Basketbol takımınıda laf olsun diye kurmadığı iki sezonda 2.Lige çıkararak bu işin sportif keyif ve başarısının mimarı oldu...Tribünler erkekten çok bayanlarla doldu.... Bütün bölge Çayırova Belediyesi'nin basketbol takımı ile gurur duydu...
Bu arada kent meydanı ve devlet hastenesinin kazmalarıda vuruldu...
Hani nerden baksan çıtanın üzerine çıkmak için süperman gibi uçmak yerine kalbinin sesiyle, merhamet ve vicdanıyla bir güzergah kurdu.
Saygılarımla..